Özellikle sonbahar ve kış aylarında sebze tezgahlarını süsleyen kırmızı pancar, salata ve piyazlara ayrı bir lezzet verir. Yoğurtlu veya limon ve zeytinyağlı kırmızı pancar salataları yemekler ile keyifle tüketilmektedir. Kökleri salata, çorba, turşu, reçel, şarap ve meyve suyu yapımında kullanılabilirken, yaprakları yemek olarak pişirilebilmektedir. Kırmızı Pancar (Beta vulgaris L.), betalainler, karotenoidler, fenoller, B vitaminleri, potasyum, lif, inorganik nitrat ve yüksek miktarda biyolojik olarak aktif madde içermektedir. Kırmızı pancarda, yüksek konsantrasyonlarda bulunan betalainler, suda çözünür azot içeren, antioksidan aktivite gösteren pigmentlerdir. Betalainler iki alt sınıftan oluşur; 1. Betasiyanin (kırmızı-mor pigmentler) 2. Betaksantin (sarı-turuncu pigmentler). Bu pigmentlerin miktarı, pancar çeşidi, bitki kısmı, olgunlaşma durumu, coğrafi bölge, sıcaklık koşulları, hasat zamanı ve depolama süresi gibi birçok faktörden etkilenmektedir. Betalainler, doğal pigmentler olup insan vücudu için toksik değillerdir. Bu nedenle pancar suyu veya tozu şeklinde gıda, ilaç ve kozmetik ürünlerde renklendirici olarak kullanılabilmektedir. Tüketildikten bir saat sonra idrar betalain seviyesi artmaktadır. Bu nedenle idrar rengi değişir. Kırmızı pancardaki betalain ve fenolik bileşikler antimikrobiyal, antitümör, antiinflamatuar ve antioksidan özelliklere sahiptir. Antioksidan içeriği en güçlü 10. sebze olarak sıralamıştır. Sahip olduğu bu özellik nedeniyle kanser, karaciğer ve kardiyovasküler hastalıklara karşı koruyucu etkileri vardır. Ayrıca besleyici bir kaynak olarak anti-diyabetik, hipotansif ve yara iyileştirici özelliklere sahip olduğu düşünülmektedir. Yapılan klinik çalışmalarda, nitrat içeriği nedeni ile kan basıncını düşürücü etkisi görülmüştür. Yapısındaki pektin ve pektik-oligosakkaritler ile bağırsak mikrobiyota bileşimini ve aktivitesini desteklemektedir. Ayrıca pancar betalainleri ve fenolikleri, probiyotikler tarafından üretilen ve bağırsak mikrobiyotası üzerinde birçok faydalı etkilere sahip metabolitlerin (kısa zincirli yağ asitleri ) üretimini artırmaktadır. Kabızlık probleminiz varsa, hergün bir küçük kırmızı pancar tüketmek sizi rahatlatacaktır. Yüksek sıcaklıklarda betalain yapısı bozulmaktadır. Kaynatma ve kavurma, betasiyaninler ve betaksantinlerin veriminde azalmaya neden olmaktadır. Isıl işlem betalain kaybına neden olsa da antioksidan aktivitesinde artış sağlamaktadır. Kırmızı pancarı mikrodalga da pişirmek, kavurma ve kaynatma ile daha uzun işleme sürelerine göre antioksidan aktivitede daha yüksek düzeyde artış sağlamaktadır. Kaynatmasüresi Betasiyaninkaybı Betaksantinkaybı 1 dakika %6 %18 2 dakika %22 %23 3 dakika %51 %33 Yüksek Sıcaklıklarda Betalain Kayıpları En iyi beslenme düzeyinin rengarenk besinlerle oluşturulmuş tabaklar ile sağlandığını biliyoruz. Tüm bu sağlık koruyucu etkileri nedeniyle, kırmızı pancarın sık sık beslenmemiz‘e dahil edilmesi iyi bir seçim olacaktır. Kaynaklar: Kapil, V., Milsom, A. B., Okorie, M., Maleki-Toyserkani, S., Akram, F., Rehman, F., … & Ahluwalia, A. (2010). Inorganic nitrate supplementation lowers blood pressure in humans: role for nitrite-derived NO. Hypertension, 56(2), 274-281. Kumar, S., & Brooks, M. S. L. (2018). Use of red beet (Beta vulgaris L.) for antimicrobial applications—a critical review. Food and bioprocess technology, 11(1), 17-42. Mirmiran, P., Houshialsadat, Z., Gaeini, Z., Bahadoran, Z., & Azizi, F. (2020). Functional properties of beetroot (Beta vulgaris) in management of cardio-metabolic diseases. Nutrition & metabolism, 17(1), 1-15. Ravichandran, K., Saw, N. M. M. T., Mohdaly, A. A., Gabr, A. M., Kastell, A., Riedel, H., … & Smetanska, I. (2013). Impact of processing of red beet on betalain content and antioxidant activity. Food research international, 50(2), 670-675. de Oliveira, S. P. A., do Nascimento, H. M. A., Sampaio, K. B., & de Souza, E. L. (2021). A review on bioactive compounds of beet (Beta vulgaris L. subsp. vulgaris) with special emphasis on their beneficial effects on gut microbiota and gastrointestinal health. Critical reviews in food science and nutrition, 61(12), 2022-2033.
Beslenmemiz için neden bir diyetisyene başvurmalıyız?
Diyetisyenler, üniversitelerin ilgili fakültelerinden 4 yıl süresince çok yönlü beslenme eğitimi alarak mezun olurlar. Son yıllarda ülkemizde de diyetisyenler spesifik konularda uzmanlaşmaktadır. Diyabet, onkoloji, metabolik hastalıklar, gastrointestinal sistem hastalıkları, obezite diyetisyenliği bunlardan bazılarıdır. Günümüzde bilgiye ulaşmak çok kolay. Ancak beslenme hakkında hiçbir bilimsel kanıtı olmayan birçok yanlış bilgi de bulunmaktadır. Mucize olarak sunulan besinler ve tarifler kafaları karıştırmakla kalmayıp bireylerin sağlığını tehlikeye atmaktadır. Beslenmemiz anne karnından başlayarak yaşamın sonuna kadar farklı dönemlerde farklı dinamiklere sahiptir. Hayatımızın her evresinde, her hastalığın tedavisinde değişkenlik gösterir. Yapılan genel beslenme önerilerinin doğru olması yeterli değildir. Çünkü her öneri herkese uymayabilir. Örneğin sağlık için faydalı olan bir besin bazı ilaçlarla ters etkileşebilir. Bu nedenle bilgilendirmelerin tam yapılması hayatidir. Sağlığın korunması ve sağlık problemi olmayan kişiler için genel beslenme rehberleri vardır. “Türkiye Beslenme Rehberi” de ülkemiz için geliştirilmiştir. Bu rehberler toplumun geneli için yol göstericidir. Ancak işin içerisine hastalık veya özel durum girdiği zaman beslenmemizi, bu konunun uzmanı olan diyetisyenlere danışmamız gerekmektedir. Sizin bireysel özelliklerinize, tıbbi tedavinize ve yaşam koşullarınıza göre beslenmenizi düzenleyebilecek, programınızı yaşam koşullarınıza adapte edebilecek kişiler diyetisyenlerdir. Kendimizin veya yakınlarımızın sağlığını korumak veya tıbbi tedavilerin bir parçası olarak beslenmemiz ne kadar önemliyse, bilgi kaynağımızın diyetisyenler olması o kadar önemlidir. Yanlış diyetler, sağlığınızı kaybetmenize neden olabilir veya tıbbi tedavinizden yarar görmenizi engelleyebilir. Besininiz ilacınız, ilacınız besininiz olsun . Hipokrat
HAMİLELİKTE YAŞANAN İKİ BÜYÜK SORUN: BULANTI/KUSMA ve KABIZLIK
Hamilelik kadınların yaşadığı en özel dönemdir. Kadınlar bu dönemde duygusal ve fizyolojik olarak birçok değişimi hızlı bir şekilde yaşarlar. Anne olmanın heyecanı yanında yeni aile üyesi için duyulan sorumluluk ve endişe, duygu durumunda değişikliklere neden olur. Bu heyecanlı günlerde vücut sindirim sisteminde gelişen değişiklikler anne adayını zorlayabilmektedir. Hamileliğin doğal seyrinde yaşanan fizyolojik veya hormonal değişikliklerin neden olduğu problemlerin başında mide bulantısı, kusma ile kabızlık gelmektedir. Beslenmemizde yapacağımız küçük düzenlemeler sıkıntılarımızın hafiflemesine yardımcı olacaktır. MİDE BULANTISI- KUSMA Yaklaşık olarak hamilelerin %75-80’ni mide bulantısı ve kusma ile karşı karşıya kalmaktadır. Genellikle hamileliğin 16.haftasında azalır. Ancak kadınların %20’sinde hamilelik boyunca devam eder. Hamileliğin son üç ayında da mide yanması şikayetleri gelişebilir. Hamilelikte bulantı ve kusmayı hafifletebilecek beslenme önerileri: Öğün yoğunluğunu değiştirin: Sabah bulantısı çekiyorsanız kahvaltı için sade kraker, galeta, grisini gibi atıştırmalık, yağsız tostlar tercih ederken akşam yemeği için içeriği daha zengin ve büyük porsiyonlar tercih edin. Mide yanması daha fazla sorun olduğu son üç aylık dönemde ise daha büyük bir kahvaltı ve daha hafif bir akşam yemeği seçebilir. Gün boyunca sık sık küçük öğünler yiyin. Yağlı, kızarmış, baharatlı, güçlü kokulu yiyeceklerden kaçının. Yemeklerinizi en sade biçimde pişirin. Kahve, çikolata gibi kafeinli yiyecek ve içecekleri, gazlı içecekleri ve baharatlı yiyecekleri sınırlandırın. Alkol ve tütün kullanmayın. Zencefil, çeşitli bulantı ve kusma türlerinin tedavisi için alternatif bir tedavi olarak popülerlik kazanmıştır. Ancak sınırlı veriler nedeniyle hamilelerde yaşanan bulantı ve kusma tedavisi için zencefil takviye önerisi yapılmamaktadır. Katı ve sıvı besinleri karıştırmak mide bulantısını ve kusmayı artırabilir. Çünkü mideyi daha dolgun hissettirebilir, gaz ve şişkinliğe neden olabilir. Bu nedenle yemek yedikten sonra 20-30 dakika bekledikten sonra sıvı tüketin. Tam bir öğünü sindirememeniz durumunda, protein içeriği zenginleştirilmiş süt ve yoğurtlar, sıvı takviyeler, pudingler ihtiyacınız olan besin enerji ve proteini tamamlamanıza yardımcı olacaktır. Yoğun bulantı ve kusma döneminizde tahammül edebileceğiniz her şeyden yemeye çalışın. Soğuk sıvılar, buz, dondurulmuş meyve parçaları daha kolay tolere edilirler ve ağızdaki metalik tadı azaltabilirler. Bulantı ve kusma hassasiyeti olan hamilelerin kaçınması gereken olası tetikleyiciler; belirli kokular (parfüm gibi), yiyecek aromaları, yüksek sesler ve karın üzerindeki baskıdır. KABIZLIK Kadınların %11-38’i hamilelik sürecinde kabızlık yaşamaktadır. Hamilelik sırasında yükselen progesteron ve azalan motilin hormon seviyeleri, bağırsak geçiş süresinde artışa neden olmaktadır. Ayrıca bağırsaklardan su emilimi arttığı için gaitanın daha kuru olmasına neden olur. Azalan fiziksel aktivite ve artan vitamin takviyesi (örneğin, demir ve kalsiyum) kabızlığa yatkınlığa katkıda bulunabilir. Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde, genişleyen bir rahim dışkının ilerlemesini yavaşlatabilir. Kabızlık tedavisinin ilk aşaması diyet düzenlemesi ve orta düzeyde günlük egzersizi içermektedir. Diyet düzenlemesi ve egzersiz ile düzelmiyorsa doktora başvurulmalıdır. Kabızlık tedavisinde beslenmemizde yapılabilecek değişiklikler:
YEMEK YEMEK Mİ? BESLENMEK Mİ?
Beslenmek yaşamsal bir ihtiyaçtır. Besinlerle ilişkimiz anne karnından itibaren başlar ve hayatımızın her evresinde farklı ihtiyaçlarla devam eder. Beslenme tarzımızın ve yeme alışkanlıklarımızın vücudumuza olan etkisini sadece “vücut ağırlığı” olarak değerlendirmek çok yetersiz kalır. Beslenme tarzımız, bedensel, zihinsel ve ruhsal sağlığımız ile doğrudan ilişkilidir. Bununla birlikte yaşımız ilerledikçe hangi hastalıklarla savaşacağımızı, nasıl bir yaşlılık dönemi geçireceğimizi belirleyen etmenlerin önde gelenidir. Beslenmemiz’in hayatımızı doğrudan etkilediğini bildiğimiz halde besin seçimlerimizi yaparken göz ardı ediyoruz. Bunun en büyük nedeni yemek yemeyi daha çok bize zevk veren, o anda mutlu eden bir eylem olarak görmemizdir. Gıda endüstrisinin sunduğu kolay hazırlanabilir, lezzetli ama bir o kadar da sağlığımıza zarar veren yiyecekler tercihlerimizi doğrudan etkilemektedir. Her geçen gün türeyen beslenme trendleri, diyet çeşitleri kafamızı karıştıran diğer önemli bir konu. Beslenme bir bilimdir ve bugüne kadar yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda sağlıklı bir yaşam sürmek için veya hastalık tedavilerinin bir parçası olarak diyet önerileri geliştirilmiştir. Kendimizin veya çocuklarımızın beslenme düzenini belirlerken, besin seçimini yaparken bu önerileri takip etmek daha güvenli olacaktır. Birçoğumuz en az bir öğünü ev dışında yemek zorunda kalıyoruz. Ev dışında yapmak zorunda olduğumuz öğünlerde yemek tercihlerimiz için kriterler genellikle hızlı ve ekonomik olmasıdır. Evden götürülecek sağlıklı öğünler hızlı ve en ekonomiktir. Bunun yanı sıra işlenmiş karbonhidrat, şeker ve sağlıksız yağ içeren aşırı kalori almaktan kurtulmuş oluruz. İşte bu bedenimiz için en büyük kazançtır. Beslenmemizi nasıl düzenleyeceğimizi doğru kaynaklardan öğrenirsek ve alışkanlıklarımızı değiştirirsek daha zinde ve açık zihin ile hayatımızı sürdürürüz. İlerleyen günlerde karşılaşacağımız birçok sağlık sorunundan kurtulmuş olmamız işin bonusu olur. Yemek yemek keyiflidir ama sağlıksız olmak zorunda değil. Beslenmemizi doğru şekilde düzenleyelim ve sağlıklı yaşam sürelim.